Otobüsümüz 15 dakika ihtiyaç molası vermiştir, çaylar şirketten...

Şehirlerarası yolcu taşıyan otobüs firmaları müşteri paylaşım telaşında avantaj sağlamak için yolculuk konforunu yükseltme yarışındalar. Hatırlarım eskiden yolculuk bileti ile birlikte bir adet de fiş verirlerdi. Bu fiş ile mola yerinde çay içebilirdiniz. “Çaylar şirketten” lafı da bu zamanlardan kalma zaten.  (Aklıma geliverdi; bir dönem “Şak şak turizmin, yavşak yolcuları…” diye başlayıp devamını şuradan bulabileceğiniz  bir tekerleme pek meşhurdu.)


Rekabet arttıkça sadece çay değil kahvaltı alabilir ya da bir tas çorba içebilir oldunuz bu fişlerle. Malum, bizde karayolu ulaşımının yaygınlığı dolayısıyla piyasanın büyük olması nedeniyle efsane otobüs Mercedes 303 gibi lüks yolcu otobüsleri yollarda görülmeye başladığında mola yerlerine de rağbet azalmaya başladı. Yola giderken özellikle “303 mü?” diye sorup öyle bilet alır olduk. “Ekspres Sefer” diye tabir edilen bu otobüslerde örneğin Eskişehir-Ankara arasında mola vermemesi nedeniyle Kalabak suyunun ve ucuz berber kolonyasının yanı sıra çay-kahve, kek-bisküvi dağıtılır oldu.

Gün geçti otobüsler büyüdü, model atladı; bir de televizyon/video koydular. En sevdiğim gelişme de bu olsa gerek. Çünkü yola çıkar çıkmaz muavin eline bir mikrofon alır, “Sayın yolcular” diye başlayıp yolculuk hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra bir kaset koyardı videoya. Genellikle herkese hitap edebilecek türde filmler koyarlardı;  komedi, macera gibi. Televizyon, otobüsün en önünde olurdu bu nedenle görüş açısının en iyi olduğu koltuklardan yer almaya çalışırdık. Daha sonra teknoloji o kadar gelişti ki ortaya da bir monitör ilave ettiler…



Artık otobüsle pek fazla seyahat etmez oldum. Şahsen treni tercih etmeye çalışıyorum ya da kendi aracımla seyahat ediyorum.

Geçenlerde bir toplantıya katılmak üzere İstanbul’a gittim yine. İstiklal Caddesi’nde Odakule’deydi. Öğleden sonra işim bitince tünelden Karaköy’e indim. Tarihi Karaköy Balıkçısı’na da uğradım da “yediğin içtiğin senin olsun, gezip gördüğün yerleri anlat” prensibi ile anlatmaya devam edelim tv’deki lezzet duraklarının ziyaretçilerinin aksine.

Hafta içi olmasına rağmen Galata Köprüsü’nün üzerinde balıkçılar yine yerini almıştı. Sanki İstanbul’a ilk defa geliyor da ilk defa Galata’daki balıkçıları görüyormuşçasına birkaç kare fotoğrafını çektim.






Oradan geçtim Eminönü’ne Yeni Cami, Mısır Çarşısı, hemen yanındaki Çiçekçiler Çarşısı’nı da gezip Nimet Abla’dan da biletimi aldım sanki ilk defa buradan bilet alıyormuşçasına.




Ardından Kadıköy’e vapurla geçtim. O gün tren seferleri Yüksek Hızlı Tren (YHT) hattı çalışmalarından dolayı iptal edildiğinden Eskişehir-İstanbul arasında çalışan Eskişehir gibi ayaz bir otobüs firmasından biletimi aldım. Dakika bile geçmeden servis geldi, bizi aldı götürdü Dudullu’daki yeni terminallerine. Biraz da orada bekledikten sonra geldi otobüsümüz Esenler’den.

Otobüste yerimi bulup oturdum bir de ne göreyim; öyle bir iki tane değil her koltukta bir monitör. Sevindim! İstersen önceden tanımlanmış birkaç tv kanalından ya da sürekli film yayını yapan 2 kanaldan birini seçebiliyorsun. O da olmadı müzik kanalı var. Hiç biri sarmadı mı, yolu mu izlemek istiyorsun bir de otobüsün önündeki kameradan kapalı devre yayın var. Artık o da kesmiyorsa kendi mp3/mp4 oynatıcına başvuracaksın. Ben, film kanalını açtım. Şansıma Hugh Grant ile Jessica Parker’ın “Did You Hear About the Morgans?” isimli filmi yeni başlıyordu. Keyifli bir filmdi onu izledim.


Arada bir kafamı kaldırıp baktığımda herkesin ayrı bir kanalı izlediğini gördüm. Her koltukta farklı zamanlarda farklı tonlarda gülüşmeler, tüh vahlar, tepkiler… O zaman anladım ki teknoloji, tv, video falan iyi de gitgide bireyselleşiyoruz. 40 kişilik otobüste, aynı istikamette giden, aynı yerden aynı anda geçen, aynı kuru havayı soluyan, Allah geçinden versin belki de bir kaza ile aynı anda öbür tarafa intikal edecek olan bir grup insan 3-5 saatlik yolculuk boyunca bari olsun birlikte aynı şeye gülmüyoruz, heyecanlanıp tepki vermiyoruz…

Eskiden “Yolculuk nereye hemşerim?”, “Öğrenci misin?”, “Kimlerdensin?” diye başlayan muhabbetlere, belki sonrasında da devam edecek olan arkadaşlıklara vesile olurdu bu otobüs yolculukları. Şimdi ise bir “merhaba” bile çok görülür; bir “iyi yolculuklar”, “hayırlı günler” lüks sayılır olmuş bu lüks otobüslerin içinde. Benim de yaptığım gibi koltuğa geçer geçmez kulaklıklar takılıyor, kanallar seçiliyor, kendi köşesine çekilip, koltuğa gömülüp film izliyor herkes kendi kendine…

Her koltukta kişiye özel bir monitör görünce sevinmiştim ilk önce ama sonrasında kendimi çok yalnız hissettim. Eskiden yolun nasıl geçtiğini anlamazken bu sefer iyiden iyiye sıkıldım, ardı ardına iki film de kesmedi. Otobüsten inince yorulduğumu fark ettim. Keşke teknoloji ve teknolojiyi satın alma gücü bu kadar gelişmeseydi. Bu kadar gelişmeseydi de sadece aynı şeyi gösteren iki monitörde kalsaydık. Hepimiz aynı anda gülüp aynı anda tepki verseydik.

Belki de komşu oturmalarının bitmesinin, bırakın onu komşunun komşuya selam vermemesinin, herkesin içine kapanmasının, kendi başının çaresine bakmaya çalışmasının; toplumun genelini ilgilendiren olaylara tepkisiz kalınmasının nedeni teknoloji olabilir mi, ne dersiniz?

Sebep iletişim çağında iletişimsizlik mi yoksa bu mudur sonuç?

.

0 yorum:

Benzer Yazılar

Sayfamdaki yazılar kaynak gösterilerek ve bu sayfanın adresi verilerek kullanılabilir.

Sayfamda bazı yazılarımda bahsetmiş olduğum yöntemler kendi öğrendiklerimi, denediklerimi paylaşmak amacıyla yazılmıştır. Yapılan denemelerin sonuçları da yine burada paylaşılmaktadır. Tarif edilenlerin yanlış/eksik uygulanması, yazı dizilerinin tamamının okunmaması, vb herhangi bir nedenden dolayı istenmeyen sonuçlar elde edilmesi, beklenen sonucun elde edilememesi ve/veya karşılaşılabilecek herhangi bir zarardan dolayı sorumlu tutulamayacağımı bilgilerinize sunarım.

Kaynak belirterek ya da belirtmeden kullandığım yazılarımdan dolayı herhangi bir rahatsızlık duyan, haksızlığa uğradığını düşünen beni haberdar ettiği zaman ilgili yazıyı yeniden gözden geçireceğimi, şikayetinde haklıysa yazıda gerekli düzeltmeyi ivedilikle yapacağımı taahhüt ederim.
-=(RaideR)=-